24 Mayıs 2011 Salı

Televizyon Üzerine

TELEVİZYON ÜZERİNE Pierre bourdieu, kitabında televizyonun bize yaptıgı oyunlar, stratejileri, kandırmaca oyunları en iyi şekilde anlatmaktadır.Televizyon sayesinde bir kimse herkese ulaşabiliriz.Pierre Bourdieu televizyona cıkacak herkesin kendine bazı sorularının sorması gerektigini söylüyor hatta ünlü yazarların, bilim adamlarınında dahil bu sorulardan bazılarını örnek vericegim. “Söylecegim şeyler acaba herkese ulaştırılacak türden şeyler midir ? Söyleminin, dile geliş biçimiyle, herkesçe duyulmayı hak ediyor mu? söyleminin, dile geliş biçimiyle, herkesçe duyulabilmesini saglamaya hazır mıyım? Acaba bu söyle, herkesçe duyulmayı hak ediyor mu?”. Pierre bourdieu bu sorularının televizyonun karşına cıkıcak herkesin kendine sorması gerektigini ve ve temenni ettigini belirmektedir. Çünkü herkesin bi misyonu var oldugunu sölemektedir ve bu misyonların toplumda bı ivedilik tasıdıgını sölemektedir. Pierre bourdieu televizyona çıkmanın mümkün olabileceğini fakat bir ölçüde zorlamalar dayatıldığını ileri sürer.”Siyasal müdahalelerin , siyasal denetimin olduğu doğrudur ; aynı zamanda ve asıl , bir yedek ordunun beklediği , televizyon ve radyo mesleklerindeki işlerde çok büyük bir belirsizliğin hüküm sürdüğü bugünkü gibi bir dönemde , siyasal uydumculuğa eğilimin daha fazla olduğunu” söylemektedir. Aynı zamanda ekonomik sansürlerde vardır.Ekonomik baskının olduğundan dolayı bir reklam verenin asla ismini ve ne kadar gelir kazandığını veya reklama ne kadar para harcadığını bilemeyiz.Hatta bir şirketin eğer sahil kenarında nükleer santralinin olduğunu ve bunun için mülakat yapıp yapmadığını bilemeyiz.Çünkü medya sahiplerinin çoğu zaten elinde ülkenin yarısı vardır. Bu noktada bir nebze durmak zorundayız.Bir ortamda olup biten herşeyi duymanız , bu ortamda olan herşeyi doğru duyduğunuz anlamına gelmez.Medya kan , cinsellik , dram gibi olaylar her zaman izliyecilerden daha fazla ilgi gördüğü için medya da bu tür olayları her daim gündeme taşımaktadır. Cem Garipoğlu örneği 188 gün boyunca medyada tutuldu. Gel geç olaylar ( faith divers ) her haber başlamadan önce bizi koltuğun başına oturtmak için kullanılan bir stratejik oyundur.Örneğin Ergenekon davası.Halkımızı 2 senedir koltuğun başında tutmaya yetmiş ayrıca belli kesimlerden de uzaklaştırmayı başarmıştır.İşte bu medyanın gücünü göstermektedir. Burdan sonra Pierre bourdieu pek farkedilmeyenlerin üzerinde durmaktadır.Mesela televizyonun amacı bizi bilgilendirmesidir. Bizie göstermesi gerekeni gösteriyor fakat bunu faydasızlaştırıp önemni yitiriyor.”Kendilerine özgü algılama katagorileri çerçevesinde nasıl ayıkladıklarını göstermektedir.”Dramatikleştirmek ; vahameti ve trajik olayları abartılı bir şekilde ortaya koyar. Varoşların ilgisini çekenler ise ayaklanmalardır. Aslında şu an görününtü dünyasında yaşıyoruz.En önemsiz görünen şeyler aslında en önemli şeylerdir. Mesela alt yazılar. Çünkü bu altyazılarda bizim bilmemiz gereken şeyler yazmaktadır.Ancak hiçbirzaman bu yazıları okumamızı istemiyorlar.Örneğin ABD , Meksika ve Kanada bir zamanlar ortak para birimine geçmeyi planlamıştır. Bu olay ABD de resmi olarak haber kanalında çıkması gerekmektedir. Ancak beklenen ilgi olmadı ve gece 12 de akşam haberlerinde altyazı olarak geçmiştir. Çünkü o sözcükler “bir şeyleryapmaktadır , fantazmalar, korkular , fobiler yada düpedüz yanlış temsiliyetler yaratmaktadırlar. Televizyon rekabet yaratır ve bu rekaber içinde insanlarbirbirlerini saçmalık derecesinde acımasız bir dizi baskı uygulamaktadırlar. Çünkü televizyonun etkileri zamanla insanların kişilklerini değiştirir.İşte kişiiği negatif şekilde değişen insanlar bazen çekişme veya tatsız gerilimler yaratabilmektedir.Toplum da huzur bozulmasına yol açabilir. Ancak gazeteciliğin dünyası bambaşkadır.Medyanın kendi başına canlı bir mekanizması vardır.Kendine has yasaları vardır , kuralları vardır. Örneginde yapılan bir şeyleri , bu kanalın Bouygues in malı oluşuyla ve bir tek bu olayla açıklamak mümkün değildir.Medyalar birbirleri için bir rekabet içindedirler aslında.Çünkü bir medya kanalı bir diğerini ortadan kaldırabilirse pazardaki payını arttırabilirse , yeni dallarada ayırılabilir daha kapsamlı yayınlar yaparak insanoğlunun tek amacı olan parayı kazanma olayını daha çok gerçekleştirebilir. Bu gezegende herkes birbiri ile rekabet içerisinde olması ve bu rekabetin zaman zaman şiddete dönüşmektedir ve böyle zamanlarda hep en kötü yanlarından vururlar rakiplerini. Medya kanallarının elinde öyle bir güç vardırki en önemli denebilecek hatta belki bir ülkede bir çok sorun çıkmasına yol açabilecek bir olayı bile sıradan bir olay gibi halka bildirebilir.Yukarıda bahsettiğim Kuzey Amerika ülkelerinin birleşmesi gibi haberleri önemsiz bir şekilde halka arz etme gücü.Bu güç yadırganmamalıdır ve bu güce bir şekilde denge sağlanmalıdır.Aksi halde dünyadaki düzen şimdide olduğu gibi medyaya bağlı bir düzen olacaktır. Televizyon öyle etkili bir araçtırki (aslında araçmıdır amaçmıdır tartışılır)insanların en çok televiyon başında bulunduğu zamanlarda hiçkimse istemese bile kendi istediği olayları yansıtarak insanların dikkatini bu yöne çekebilir.Bu şekilde bu konu üzerinde istediği kadar durarak halkın eski konuları aklından çıkararak yeni konuya adapte olmasını ve bu şekilde bir kısır öngü yaratmaya çalışmayı amaçlar. Bu olayların durmadan değişmesi ve güncellenmesi ile bu medya krallarına aie gazeteler ve dergilerde bu yeni olayları üzerinde yeni manşetler yaratmaktadırlar. Televizyondan farklı manşetler yaratarak bu gazete ve dergilerin de satışlarında , okunmalarında patlama yaşatmaktadırlar.Bu güç sayesinde medya patronları kendileri alehinde herhangi bir şey olduğu zaman halkında desteğini kendi yanlarına çekebilmektedirler.Çünkü adı üstünde “ medya patronu”. Aydın Doğan bunun için en önemli örneklerden bir tanesinir. Bir trilyon küsür vergi borcu çıkartıldı bu kişi hakkında ve dikkat ettiyseniz 1 hafta boyunca hiçbir haber organından düşmedi bu konu. Hatta kendi gazeteleri “habercilik kan ağlıyor” şeklinde dramatik bir manşet bile atarak halkın sempatisini kazanıp kendilerini kurtarmanın peşine düşmüştür.Pierre bourdieu ya göre “medya ister kendi görüşlerini dile getirsinler ister bütün iyi niyetleri ile kamuoyunun sözcülüğüne soyunduklarını iddia etsinler , medyanın baskısının kimi zaman yargıçların hareketlerini çok güçlü bir şekilde yönlendirdiği apaçık ortadadır.” Televizyon sayesinde insanlar seslerini daha fazla duyurabiliyorlar ve aynı zamanda her dilden insana erişebiliyorlar. “Sıradan insnalar için anlaşılmaz olan bir dille birkaç kişi için yazan , arınmış , içrek yazarlığın bizatihi simgesi olan Mallarme, bütün hayatı boyunca , şair çabasıyla elde etmiş olduğu şeyi herkese ulaştırma çabası içinde olmuştur.”. Pierre bourdieu gazetecilerin kimi zaman kısmen kültürler üzerinde etkileri olduğunu savunmaktadır. “Gazetecilik alanı , biçim ve etkinlikleri ile onun kendi yapısına , yani farklı gazete ve gazetecilerin , dış kuvvetlere , okur pazarının kuvvetleri ile ilan veren pazarının kuvvetlerine kıyasla sahip oldukları özerkliklerine göre dağılımına bağlı olan bir etkiler bütünüdür.” Gazetecilik alanı bu elinde bulurduğu güç ile 19. Yüzyılda sansasyonel yada daha iyisi sansasyon taşıyıcı haberler sunarak nesnelliğin değerlerini yüksek sesle yorumlamıştır.”Gazetecilik alanının baskı gücü , bütün alanlarda , sayı çokluğunun ve pazarın etkisine en fazla boyun eğen kutbun yakınında konumlanmış bulunan edimciler ve kurumları güçlendirmeye yöneltmektir. Ancak bu kutuplar ve bu kutuplara yakın edimciler gerekenden fazla güçlendiğinde kendileri özgür iradelerini kullanmak isteyeceklerinden dolayı bu dengeyi ayarlamak zorundadır.” Pierre bourdieu son sözünde gazetecilik ve siyasetten bahsetmiştir.İki konu arasında herhangi bir bağ olduğu zaman bunun farklı sorunlar yol açabileceği yada halkın bu ilişki üzerinde hiç olmasa bile bir çıkar ilişkisi kurulduğunu düşünebileceğini bilmektedir ve buyuzden belirttiğim gibi bu iksi arasında uzaktan yakından hiçbir şekilde hiçbir ilişki olmaması gerektiğini vurgulamıştır. Bütün mekanizmalar topyekin bir siyasetdışılaştırma etkisi yada daha kezin bir ifade ile siyaset karşısında hayal kırıklığı etkisi yaratmaya çalışmak için birbirleri ile yarışmaktadırlar.Son olarak “gazeteciler “bildiğimi bildiğini biliyorum” tipinden stratejik oyunları eleştirel ve düşünümsel yarışı içine girme yatkınlığını ve televizyon programcıları ile reklamcıların kullanıcı sinizimini doğuran mesajların karşısına bir cevap gibi bir fikir yaratmalıdırlar.” Burada söylenmek istenen şey artık eskiden kalma bazı haber stratejilerinin artık bitmesi gerektiği ve bunların yerine postmodern bir yaklaşım ile bambaşka bir boyut kazandırılması gerektiği ve bu yolda ilerlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Pierre Bourdieu bu kitabında şuan tam tamına teknoloji çağında olup beynimizin televizyonların gönderdiği mesajların etkisi altında kaldığını ve bu etkilerden kurtulmamız gerektiğini , bunların sadece ve sadece kapitalizmin bir oyunu olduğunu gerekse siyasetin gerekse ekonomik devlerin insanları kullanmak için bir oyunu olduğunu aslında bizim bilmek istediğimizi bize öğretmek için değil onların bilmemizi istedikleri şeyleri bizlere aktarmaya çalışıyorlar. Ve ayrıca medya patronları direk olmasada dolaylı yoldan onların ürünlerini onların ceplerine para soktuğumuzu söylemektedir. Bizim haberimiz bile olmadan cebimizdeki tüm parayı vakumlamaktan zevk alıp bizi sadece birer kukla gibi gören zihniyetten arındırmaya çalışmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder